Ulucanlar Cezaevi Müzesi


Merhaba değerli takipçilerim. Bildiğiniz gibi ara ara size gezip gördüğüm yerlerden de bahsediyorum. Bugün ise beni çok etkileyen yerlerden biri olan Ulucanlar Cezaevi Müzesi'nden bahsetmek istiyorum. Çok merak ettiğim bu müzeyi görmek daha yeni nasip oldu. Ankara'da doğup büyüyen biri olarak çok geç kaldığımın farkındayım ama cesaret edemedim galiba. Sonuçta sıradan bir müzeden bahsetmiyorum. Aksine birçok hayatın son bulduğu ve birçok haksızlıkların yaşandığı bir cezaevinden bahsediyorum. Bazı durumları insan yaşamadan veya görmeden anlamaz ya işte o yüzden cesaretimi toplayıp orayı görmek ve o hayatları bir nebze de olsun anlamak istedim.

Geçmişimizdeki birçok siyasetçi, edebiyatçı ve sanatçının hayatına dönüm noktası olan bu yerde duygusallaşmamak imkansız diyebilirim. Hepsi ne sebeple orada bulundular bilmiyorum ama o duvarlar bile onarın ne zorluklar çektiğini anlatmaya yetiyor. En önemlisi de özgürlüğümüzün kıymetini bilmemizi sağlıyor. Hayatının ve özgürlüğünün değerini bilmeyen herkesin bir kere olsun görmesi gereken ibretlik bir müze burası. Görmeyip merakedenler için ben çektiğim fotoğraflardan bir slayt oluşturdum. İzlemek isteyenler yazının sonundaki videoma tıklamanız yeterli. Şimdi ise buranın tarihçesini paylaşmak istiyorum sizinle.

Ulucanlar Cezaevi Müzesi Tarihçesi

Ulucanlar Cezaevi,Ulus tarihikent merkezinin kıyısında, Ankara Kalesi'nin doğusunda bulunan bir tepe üzerinde konumlanmaktadır. Cezaevinin ana girişi Ulucanlar Caddesi üzerinde, Dikimevi'nde metro ve banliyo hatları ile Altındağ Belediyesi ve tarihi kent merkezini birbirine bağlayan kent aksının bir parçasıdır. Gerek Ankara Kalesi ve tarihi kent merkezi, gerekse yeni kent ile güçlü bir görsel bağa sahiptir.
Cezaevinin ilk adı Cebeci Tevkifhanesi'dir. Daha sonraki dönemlerde ise Cebeci Umumi Hapishanesi, Cebeci Sivil Cezaevi, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi ve son olarak Ulucanlar Cezaeviisimleriyle hizmet vermiştir.

Buranın bir cezaevi olarak inşa edilme kararı, 1924 yılında Charlottenburglu Carl Chistopher Loercher (Almanya'nın önemli şehir plancılarından- Ankara'nın ilk şehir planını yapan kişi) tarafından oluşturulan Ankara Eski Şehir Planı'na dayanarak alınmıştır. Loercher'e göre, planlama alanının sınırında kalan arazinin, plan dışındaki tarım arazileriyle ilişkisi burayı cezaevi inşaası için elverişli kılmıştır. Plan raporunda bu durum : '' özellikle etrafında sürülecek arazi ve tarlaların olması mahpusları faydalı bir çalışmaya sevk etmek ve çalışma ile ıslah olmalarını sağlamak ve topluma tekrar kazandırmak için mahallenin meskun ilişkisi uygun görülmüştür.'' şeklinde açıklanmıştır.

Loercher'in planına göre; Ankara başkent olmadan önce Osmanlı yerleşimi alanlarından biri olan ve Ulus'un güneydoğusunda yer alan Hamamönü yani Ulucanlar Bölgesi, konut yerleşimi ve etrafındaki etkili arazilerden oluşmaktadır. Bunun yanında bazı kaynaklarda Ulucanlar Cezaevi'nin konumlandığı tepenin, Cumhuriyet Dönemi öncesinde mezarlık alanı olarakkullanıldığı belirtilmektedir.
Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında inşa edilen bir yapı olması, Ulucanlar Cezaevi'ne değer katan, cezaevinin tarihi, kültürel ve sosyolojik anlamda önemini artıran bir husustur.
Ulucanlar cezaevi olarak kullanıldığı 1925-2006 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın tarihindeki birçok önemli döneme yakından tanıklık etmiş, medya, sanat, edebiyat ve siyaset dünyasından pek çok tanınmış ismin yolu burdan geçmiştir.

2006 yılının Ağustos ayında, Sincan'da yeni cezaevi kampüsünün tamamlanmasıyla birlikte boşaltılma kararı alınan Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi Altındağ Belediyesi'ne devredilmiş ve bu belediye tarafından şimdiki Ulucanlar Cezaevi Müzesi'ne dönüştürülmüştür.
Ulucanlar Cezaevi Müzesi, cezaevi müzeciliği alanında içerik olarak Türkiye'de bir ilk olma özelliğini taşıması ile birlikte Ankara'nın da ilk kent müzesidir.
Share on Google Plus

YAZAR Flamingo Hobbys

Misafirlerinizi Muhteşem Yemeklerinizle Etkileyin..

0 yorum :

Yorum Gönder